Milattan önce 1200’lerdi.
Truva savaşını kazananların gemileri dönüş yolunda Thracia’ya(Trakya) kıyılarına uğradı.
Thracia kralı Lycurgus kazananların onuruna bir yemek düzenlemişti.
Yemekte Truva’da büyük başarı elde eden kahraman Demophon da vardı.
Demophon sarayda kralın güzeller güzeli kızı Phyllis’le (Filiz) tanıştı.
İki genç o an yıldırım aşka tutuldu.
Yemekte yanyana oturdular.
Ertesi günü birlikte geçirdiler.
Bir sonraki gün yine birlikte.
Günler su gibi aktı.
Ayrılık vakti geldi.
Çünkü Demophon’un Atina’ya dönmesi gerekiyordu.
Demophon gemiye binmeden önce limanda Phyllis’e sarılıp söz verdi.
Atina’da işlerini halledip, hemen dönecekti.
Babasından Phyllis’i isteyecekti.
İki genç birbirine bağlılık yemini ettiler.
Demophon’un gemisi Thracia’dan ayrılırken, Phyllis’in gözlerinden iki damla yaş düştü.
Sonra günler haftaları, haftalar ayları kovaladı.
Demophon bir türlü dönmüyordu.
Phyllis her gemi geldiğinde limana koşuyor ama hayal kırıklığına uğruyordu.
Gemilerden Demophon inmiyordu.
Aylarca bekledi Phyllis..
Ama nafile.
Demophon yoktu.
Sonunda umutsuzluğa kapıldı.
Hayata küstü.Ve bir kış günü kendini asarak intihar etti.
Tanrıça Athena bu aşktan çok etkilenmiş,Phyllis’i yapraksız bir
ağaca, badem ağacına dönüştürdü.
Aradan yine aylar geçti.
Demophon nihayet dönmüştü.
Ama neye yarar Phyllis ölmüştü.
Haberi duyar duymaz Phyllis’in dönüştüğü ağaca koştu.
Acı ve gözyaşıyla kuru ağaca sarıldı.
İşte o anda ağacın dalları yaprak yerine beyaz çiçeklerle doldu.
BADEM çiceğiydi onlar yani
Hüznün çicekleri.
O gece yıldızlı gökyüzünün tanrıçası Astrea tanrılar diyarından dünyaya doğru baktığında yıldızları değil, badem çiceklerini gördü ve çok hüzünlendi
Kim demiş tanrıçalar ağlamaz diye
Astrea başladı ağlamaya
Gözyaşları sel oldu.
Ve dünyaya düşen her damla yeryüzünde bir PAPATYA oldu..
YAZAN. HASAN SAĞLAM