Büyütüldüğümüz masalların hemen hepsinde tasvir edilen kadınlar ya prensesti ya da bir prensle evlenip kapağı saraya atmaya çalışan fakirlerdi.
Çirkin rolünün cadılara ve yaşlılara verildiği, güzel olmanın prenses olmak için ilk şart olarak önümüze koyulduğu metinler ezberletildi bize.
Uzun uzun hem de annelerimiz eli ile.
Bilinç altımıza hep “bir prenses her zaman güzeldir, güzel giyinir. Ve bir prenses bir şeyin olmasını istediği zaman rica etmez, sadece emreder. Bir prenses zor duruma düşmüşse güçlü bir prens gelir ve onu o zor durumdan mutlaka kurtarır” bilgisi işlendi.
Yine aynı bilinç altı bu defa büyüyünce ortaya çıkıyor “ben de bir prenses gibi davranırsam aynı imkanlara sahip olabilirim” diye telkin ediyor bize.
İşte yaşanan bu durum literatüre hem de ciddi ciddi “Prenses Sendromu” olarak girmiş.
Aşırı derecede hassas ve kırılgan, her şeyin en güzeline layık olduklarını düşünen, emirler yağdırmayı seven ve patronluk taslayan, agresif ve kaprisli prensesler dolaşıyor sokaklarda.
Otobüste yer bulamamasından tutun akşam istediği yemeğin pişmemiş olmasına, tırnağının kırılmasından tutun istediği tonda rujun tükenmiş olmasına, karnının ağrımasından tutun kahve kremasının bitmiş olmasına kadar uzatmayalım; her şeye kızan, küsen, ağlayan, isyan eden, ayaklarını pıt pıt yere vuran kadınlar görüyorsunuzdur siz de benim gibi.
Ve bütün bu olanlardan da göz hizasında ilk kim varsa onu sorumlu gören, düzeltmek için kılını kıpırdatmayan sadece oflayıp puflayan kadınlar bunlar.
Herkese istediğini yaptırmayacağını anlayınca “Prenses olmak için prense ihtiyacım yok, ben zaten kralın kızıyım” tweete atarak gerçek hayatla yüzleşme emareleri göstermeye başlıyorlar. Önce araba balkabağına dönüşüyor sonra camdan ayakkabının kırıkları kalplerine batıyor…
Ayakları yere basan, ne istediğini bilen, dünyanın asla kendi etrafında dönmeyeceğine ikna olan kız çocukları yetiştirmek lazım bu yüzden.
Bencillik ile bireyselliği karıştırmayan, bütün dünya sadece onu mutlu etmek için çevresinde pervane olmalı diye beklentiye girmeyen, karakteri oturmuş ve özüne saygılı kadınlar geleceği inşa edebilir ancak.